Temel, kadın hastalıkları uzmanıymış. Bir gün muayenehanesine bir kadın gelip, şikayetini anlatmış. Temel; "Lütfen paravanın arkasına geçin ve soyunun!" demiş. Kadın itiraz etmiş. Bir erkeğin yanında soyunamayacağını söylemiş. Temel; "Hanımefendi tıpta utanma olmaz!" demiş, "Ama isterseniz ışıkları da kapatabiliriz." Işıklar kapatılmış kadın soyunup Temel'e seslenmiş; "Doktor bey kıyafetlerimi nereye koyayım?" Temel de cevaplamış: - Buyurun benim kıyafeterimin üzerine koyabilirsiniz!...
ARMUTLARI TOPLUYORUM Bir gün tımarhane görevlilerinden biri bahçede gezerken iki deli görmüş. Bakmış ki delinin biri ağacın üstünde; biri ise ağacın altında. İkisi de bir şeyler yapıyormuş. Aşağıdakine sormuş:
- Yukarıdaki ne yapıyor? - Şu yukarıdaki mi? Sen buna bakma, salak işte... Ceviz ağacından armut toplamaya çalışıyor! - Peki ya sen burada ne yapıyorsun? - Ben de düşen armutları topluyorum!...
İKİZ
Doktorun biri doğacak çocuğun, ileride ne olacağını hamilelik aşamasında anlayabiliyormuş. Kadının biri bu doktora gitmiş: "Benim ikiz bebeğim olacak ben bunların ilerde ne olacağını çok merak ediyorum!" demiş. Doktor da kadını muayene edip: "Üzgünüm ama... Bunlar büyüyünce terörist olacak!" demiş. Kadıncağız çok üzülmüş: "Ben adlarını Dorch ve Mark koyacaktım!" diye iç geçirip devam etmiş: "O halde doğumu siz yaptırın, hemşire hanım da elinde tüfekle beklesin çıktıklarında vursun!" demiş. Doktor da hemşire de kabul etmiş. Doğum sırasında; Dorch kafasını çıkartıp dışarıya bakmış ve önünde bir tüfek görmüş sonra tekrar içeri girerek Mark'a: "Ön tarafı tutmuşlar. Gel arka taraftan kaçalım!" demiş.
ŞİŞELERİ GETİRDİM
Akıl hastanesinde bir gün, bir deli hasta bakıcıyı yanına çağırır. "Bana çabuk 5 şişe kola getir" der. Hasta bakıcı buna kızar ve hastaya beş tokat atar ve "Al işte kolalarını" der. Aradan zaman geçtikten sonra yine aynı hasta, bakıcıyı yine çağırır. Bu sefer hasta; hasta bakıcıyı tokatlar. Bakıcı, "ne oluyor?" der. Hasta cevap verir: - Şişeleri getirdim ağabey!... Kaynak: Sihirli hikayeler.com Kalın sağlıcakla.
MADEMKİ EKMEĞİN VAR NE DİYE YEMİYORSUN? Hoca bir iş icabı Konya’ya gitmiş. İşi orada kalsın; şadırvanda abdest alırken olacak, kesesini düşürmüş. Meteliksiz kalmış. Konya’nın havasından mıdır, nedir açlıktan başı dönmeye başlamış. Ayakları Hoca’yı bir fırının önüne götürmüş. Bir müddet ekmekleri seyrettikten sonra içeri girip fırıncıya: – Arkadaş, demiş, senin mi bu fırın? – Benim, demiş, fırıncı… Ekmek mi yapıyorsun? – Gördüğün gibi, evet. – Şimdi, bu finn dolusu ekmeğin hepsi senin mi yani? – Evet, benim… Ne oldu? – Yahu, ne diye yemiyorsun?
|