Bir profesör konferans vermek üzere salona girmiş.
Ama bakmış ki salon, ön sırada oturan seyis dışında boşmuş. Konuşup konuşmama konusunda
tereddüde düşen profesör sonunda seyise sormuş:
-Buradaki tek kişi sensin. Sana göre konuşmalı mıyım,
yoksa konuşmamalı mıyım?
Seyis cevap vermiş:
-Hocam ben basit bir insanım, bu konulardan anlamam.
Fakat ahıra gelseydim ve bütün atların kaçıp bir tanesinin kaldığını görseydim, yine de onu beslerdim.
Bu sözlere hak veren Profesör konferansa başlamış.
İki saatin üzerinde konuşmuş durmuş, konferanstan sonra da kendini mutlu hmiş, dinleyicisinin de
konferansın çok iyi olduğunu onaylanmasını isteyerek sormuş:
-Konuşmamı nasıl buldun?
Seyis cevap vermiş:
-Hocam sana daha önce basit bir adam olduğumu ve bu konulardan pek anlamadığımı söylemiştim.
Gene de eğer ahıra gelir, biri dışında tüm atların kaçtığını görseydim, onu beslerdim; ama elimdeki tüm
yemi ona verip de hayvanı çatlatmazdım.
Kıssadan hisse:
"Ne kadar bilirsen bil, söylediklerin karşıdakının anladığı kadardır."
O GÜCENMİŞ OLMALI!
Vaktiyle bir derviş berbere gidip:
- Vur usturayı berber efendi, der.
Berber dervişin saçlarını kazımaya başlar ve diğer tarafa usturayı vuracakken, mahallenin kabadayısı
içeri girer.
Doğruca dervişin yanına gider, başının kazınmış tarafına sert bir tokat atarak:
- Kalk bakalım kabak, kalk da tıraşımızı olalım, diye bağırır.
‘Dövene elsiz, sövene dilsiz’ olan, halktan gelen her şeyin Hak’tan geldiğine inanan derviş, sabreder.
Fakat kabadayının tıraş esnasında da dili durmaz, sürekli alay eder derviş ile: 'Kabak aşağı, kabak
yukarı.'
Nihayet tıraş biter, kabadayı dükkandan çıkar. Henüz birkaç metre gitmiştir ki, kontrolden çıkan bir at
arabası yokuştan aşağı hızla üzerine gelerek kabadayıyı altına alıp sürükler. Kabadayı oracıkta feci
şekilde can verir. Berber dervişe bakar, sorar:
- Biraz ağır olmadı mı derviş efendi?
Derviş düşünceli bir şekilde cevap verir:
- Vallahi gücenmedim ona. Hakkımı da helal etmiştim. Gel gör ki, kabağın da bir sahibi var. O gücenmiş
olmalı!
ÖRDEK YEMİ
Ördeğin biri bir gün yemci dükkânına girerek sormuş:
- Affedersiniz, sizde ördek yemi var mı?
Dükkân sahibi şaşkınlıkla cevap vermiş:
- Hayır yok, kuş, kedi ve köpek yemi var, ama ördek yemi yok.
Ertesi gün ördek tekrar gelip sormuş:
- Ördek yemi var mı?
Dükkân sahibi kızmış:
- Hayır yok, hemen git buradan!..
Üçüncü gün ördek yine gelip sormuş:
- Ördek yemi var mı?
Dükkân sahibi ördeğe iyice sinir olmuş:
- Hayır yok, eğer bir daha gelip, yine ördek yemi sorarsan; seni iki kanadından tutup, duvara çivilerim!..
Dördüncü gün ördek yine gelip, sormuş:
- Çivi var mı?
Dükkân sahibi bu soruya çok şaşırmış:
- Hayır yok.
- İyi o zaman, ördek yemi var mı?
|